24.01.2012

ÇOCUKLUĞUMUZ - YEKTA KOLCU

http://www.yarimadaninsesi.com/haberdetay.asp?ID=277


ÇOCUKLUĞUMUZ


Belirli  yaşa ulaşmış olanlarımız ,elbette gençliği ve çocukluğunu  özler.
Bu gün isterseniz  çocukluğumuz ve  o ilkokul yıllarımıza bir seyahat edelim.
Hani mesela diyelim, o çocuk haline bürünmüş olan berimiz  kapımızı çalsa ! onu evimize  davet  edebilirmiyiz.? Yoksa kapıyı yüzüne mi kapatırız. Hele bir komşunun çocuğu (oğlu/kızı) ile kapımızı çalsa ,elleri üşümüş,ayakları çamurlu hali ile  gözlerini bize dikerlerken   ,dur oraya basmayın ,kirletmeyin, çamurlamayın mı deriz, yoksa başını okşayarak nasıl olurlarsa olsun ,içeriye mi davet ederiz. Yani geçmişimizi-çocukluğumuzu  sorgulamadan yine içimize alabilir miyiz.? Haydi bir soralım kendimize .
 Her çocuk gibi,büyüklerime göre, elbette bende yaramaz bir çocuktum. Çocuktum ,elbette  büyükler gibi  düşünemez, görsem de yapamazdım. Çünkü BEN BİR ÇOCUKTUM.! Komşuların badem ağacından çağla çaldık mı hatırlamıyorum ancak ,Haco Dedenin  sasamarındaki  tarlasından habersiz olarak Zerdali/Üzüm  kopararak yediğimizi  iyi  hatırlıyorum. Çünkü  yanımdaki arkadaşım Temel (öğle hatırlıyorum) ile beni  bağırarak kovalamıştı. Rahmetlinin eli biraz sıkı olsa da  sanki vermeyecek ! İleriki  yaşlarda kendisi ile   baba oğul gibi çok iyi dostluğumuz olduğu gibi, en güzel meyveleri ikram ettiği kişi oldum. (Rahmet ve özlemle hatırlıyorum.)
 Ailemize katılan altıncı erkek çocuk olarak  biraz haylazdım mı bilmiyorum. Dünyaya geldikleri  ayda veda eden bu iki ağabeylerimin   yokluğunu, özlemini  zaman zaman hissettiğim olmuştur. Ancak  kendilerini hiç görmemiş biri olarak ,o hissin  nasıl bir şey olduğunu anlayamıyorum.
İlk okul çağlarımızda çocuk oyunlarında (çelik çomak/kaydırak/ kazık oyunu/Tıntırla (Topaç)/dikik taş/havuz/elbette saklambaç/uzun eşek) kızlarla oynamak olmazdı. Elbette kazığı yere saplamak, tıntırlayı döndürmek   erkek işiydi.! Mevsimlere göre de değişen  bu oyunlarda ,tatlı yarışmalarda olurdu. Halat çekmek,çuval koşusu , biz Datça ilkokulu öğrencileri olarak, Reşadiye İlk okulu öğrencileri  ile hep çekişme/yarışma konumuz olmuştur. Kim kazanırdı derseniz, önemli olan yarışma değil mi. ?
 Milli Bayramlarda  düzgün düzenli yürümek de apayrı  bir konu idi. Tek trampetle ,o tempoyu  tutturmak /yürümek elbette beceri işiydi. Şiir okumak ayrıcalık olduğu gibi,şiiri ezberlemek ayrı bir çalışma, sesin açılması için /yararlı olur muydu  bilmiyorum, rahmetli  annemin içirdiği çiğ yumurtalar ,tavuğun altından soğumadan alınırdı. Yavrukurt giysileri, (İZCİ) herkese pek nasip olmazdı yani.
 Milli ve dini bayramlardaki aktivitelerimizi  ayrıca,  gelecek sefer yazmak istiyorum.
 Sağlıcakla kalınız.

NİHAT AKKARACA İÇİN BİR ŞİİR

Nihat Amca çıktın
bilinmezlik yoluna
Hem yakınımızdasın
Hem uzağımızda
Sesimiz erişmiyor
bir türlü sana
gittiğin yer çok mu rahat
dönmüyorsun aramıza
seni yolcu etmek değil
başarılarını kutlamakdı niyetimiz
oysa bizi çok üzdün
ama ziyanı yok
gökyüzündeki milyrlarca yıldızlar kadar
selam olsun sana


ŞAİR MEHMET (MESUDİYE)