ÇOCUKLUĞUMUZ
Belirli yaşa ulaşmış olanlarımız ,elbette gençliği ve çocukluğunu özler.
Bu gün isterseniz çocukluğumuz ve o ilkokul yıllarımıza bir seyahat edelim.
Hani mesela diyelim, o çocuk haline bürünmüş olan berimiz kapımızı çalsa ! onu evimize davet edebilirmiyiz.? Yoksa kapıyı yüzüne mi kapatırız. Hele bir komşunun çocuğu (oğlu/kızı) ile kapımızı çalsa ,elleri üşümüş,ayakları çamurlu hali ile gözlerini bize dikerlerken ,dur oraya basmayın ,kirletmeyin, çamurlamayın mı deriz, yoksa başını okşayarak nasıl olurlarsa olsun ,içeriye mi davet ederiz. Yani geçmişimizi-çocukluğumuzu sorgulamadan yine içimize alabilir miyiz.? Haydi bir soralım kendimize .
Her çocuk gibi,büyüklerime göre, elbette bende yaramaz bir çocuktum. Çocuktum ,elbette büyükler gibi düşünemez, görsem de yapamazdım. Çünkü BEN BİR ÇOCUKTUM.! Komşuların badem ağacından çağla çaldık mı hatırlamıyorum ancak ,Haco Dedenin sasamarındaki tarlasından habersiz olarak Zerdali/Üzüm kopararak yediğimizi iyi hatırlıyorum. Çünkü yanımdaki arkadaşım Temel (öğle hatırlıyorum) ile beni bağırarak kovalamıştı. Rahmetlinin eli biraz sıkı olsa da sanki vermeyecek ! İleriki yaşlarda kendisi ile baba oğul gibi çok iyi dostluğumuz olduğu gibi, en güzel meyveleri ikram ettiği kişi oldum. (Rahmet ve özlemle hatırlıyorum.)
Ailemize katılan altıncı erkek çocuk olarak biraz haylazdım mı bilmiyorum. Dünyaya geldikleri ayda veda eden bu iki ağabeylerimin yokluğunu, özlemini zaman zaman hissettiğim olmuştur. Ancak kendilerini hiç görmemiş biri olarak ,o hissin nasıl bir şey olduğunu anlayamıyorum.
İlk okul çağlarımızda çocuk oyunlarında (çelik çomak/kaydırak/ kazık oyunu/Tıntırla (Topaç)/dikik taş/havuz/elbette saklambaç/uzun eşek) kızlarla oynamak olmazdı. Elbette kazığı yere saplamak, tıntırlayı döndürmek erkek işiydi.! Mevsimlere göre de değişen bu oyunlarda ,tatlı yarışmalarda olurdu. Halat çekmek,çuval koşusu , biz Datça ilkokulu öğrencileri olarak, Reşadiye İlk okulu öğrencileri ile hep çekişme/yarışma konumuz olmuştur. Kim kazanırdı derseniz, önemli olan yarışma değil mi. ?
Milli Bayramlarda düzgün düzenli yürümek de apayrı bir konu idi. Tek trampetle ,o tempoyu tutturmak /yürümek elbette beceri işiydi. Şiir okumak ayrıcalık olduğu gibi,şiiri ezberlemek ayrı bir çalışma, sesin açılması için /yararlı olur muydu bilmiyorum, rahmetli annemin içirdiği çiğ yumurtalar ,tavuğun altından soğumadan alınırdı. Yavrukurt giysileri, (İZCİ) herkese pek nasip olmazdı yani.
Milli ve dini bayramlardaki aktivitelerimizi ayrıca, gelecek sefer yazmak istiyorum.
Sağlıcakla kalınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder